24 Ekim 2023 Salı

Salı, Ekim 24, 2023 - 0 Yorum

Hafazanâllah!

"Görgüsüzlüğün şehvetinden mamul, aşağılık kompleksiyle mayalanmış hamurdan tezahür eden bir fikir" diyelim ki; dudakların arasından, dişlerin kenarından sızdı da havaya karıştı; nasıl isimlendirmek lazım gelir?

Yine diyelim ki; frekans kirliliğinin müsebbiblerinden bu “düşünsel ıkınım ürünü” bununla da yetinmedi, harflerin arasına karıştı, kelime ve cümle olup kağıtlara bulaştı; nasıl telakki etmek icab eder?
 
Farz-ı muhal 21. yy'dasınız, dijital alt yapı ismi altında kağıtsız, kalemsiz, mürekkepsiz sadece görüntüden ibaret ve fakat ruhtan yoksun sanal (?) bir mecra keşf edildi. Ve bir defa daha diyelim ki; bahsi geçen “ıkınma ürünleri” matbuatta kendine yer bulamadığı ve belki de layık olamadığı için, parmakların ucundaki plastik benzeri malzemelere temas edilmek suretiyle buraya da sirayet etti; nasıl bir tavır takınmak yakışık alır?
 
Bu merkezde düşünüp dururken, "Öyle bir günün/kişinin/amelin şerrinden korkun ki..." diye başlayan veya bu mealde zikredilmiş İlahî ve Nebevî ikazlar zihnimde resm-i geçide başladı.
 
Sahi, diyelim ki, bu "diyelim ki"lerimden teşekkül eden "farz-ı muhal" tahminlerim, hakikate dönerse ne yapmamızın lüzumu vardır? "Zaten öyle bir zamanın zemininde yaşıyoruz" mu dediniz? Bismillah, bismillah!
 
Hafazanâllahu min şerri cemî'ihî!* Cemi’ cümlesinden! Hû, hû!
 
Bundan gayri bendenizde daha ne "diyelim ki" diyecek, ne de bir şey “diyecek” tâkat kalmadı!
 
Vesselam!

 
Fatsa
Ağustos 2023
Engin MUTLU
 
----------
* Hepsinin şerrinden bizi Allah (cc) korusun.
 
_________________________

0 yorum:

Yorum Gönder